Ara

17 Haziran 2025 Salı

Proudhon Üzerine: Tevhîdî Bir Agoristin Kalbinden Beş Bölümde Şükran

Proudhon Üzerine: Tevhîdî Bir Agoristin Kalbinden Beş Bölümde Şükran

1. Kalbimi Ona Açarken

Ben, bir Tevhîdî Agoristim. Her şeyin üstünde Allah’ın birliğine ve kullarının özgürlüğüne inanırım. Bu iki inanç, benim için yalnızca birer ilke değil, yaşamanın ta kendisidir. O yüzden dünyaya baktığımda, kimi zaman mü’min olmayanlarda bile hakikatin izini görürüm. Pierre-Joseph Proudhon, bu izleri en çok bırakanlardan biri.

Evet, Proudhon bir kâfirdi. Allah’a inanmadı. Peygamberi tanımadı. Fakat bu onu tümüyle karanlıkta bırakan bir durum olmadı gözümde. Zira onun kalemi adaleti aradı. Ve bazen, iman ettiğini söyleyen nice dilsizin sustuğu yerde, onun gibi bir inkârcının kalemi konuşur oldu. Bu bana acı bir hakikati gösterdi: Her secde eden adil değildir, her adil de secde eden değildir.

2. “Mülkiyet Hırsızlıktır” Derken Benim İçimde Ne Uyandı?

“Mülkiyet hırsızlıktır.”
Bu cümle, sadece bir siyasal slogan değil; içimi titreten bir çağrıdır benim için. Başta itiraz ettim. Çünkü İslâm mülkiyeti tümüyle reddetmez. Fakat sonra Proudhon’un neye karşı çıktığını anladım: Emeğin gasp edilmesine, toprakların çitlenmesine, halkın alın terinin bir avuç asalak tarafından yağmalanmasına.

Benim iman ettiğim kitap da diyor ki: “Birbirinizin mallarını batıl yollarla yemeyin...” (Bakara, 188).
Proudhon’un öfkesiyle Kur’ân’daki bu ayet içimde çarpıştı ve sonunda barıştı. Çünkü o, mülkün değil, mülk bahanesiyle yapılan zorbalığın düşmanıydı. Ve ben de öyleyim. Mülkiyet, eğer insanı özgürleştirmiyorsa, eğer paylaşımı değil tahakkümü besliyorsa, evet: hırsızlıktır.

Proudhon’un bu sözüyle birlikte kendime şu soruyu sordum: Biz mülkü mi emanet biliyoruz, yoksa onun kölesi mi oluyoruz?

3. Devletin Elinden Vicdanımı Kurtardım

Proudhon’un gözünde devlet, kurumsallaşmış bir zorlama ve gasptı. Bu konuda onunla kalpten kalbe anlaştık. Ben devletin İslâm'daki ideal “adlî” tanımını elbette tanırım. Ama pratikte, devlet dediğimiz şeyin halkın üstünde bir firavunlaşma eğiliminde olduğunu da biliyorum.

Proudhon devlete düşman değil; zorbalığın her türüne düşmandı. Onun önerdiği şey, merkezsiz bir toplum, karşılıklı yardımlaşan bir cemiyet, adaletin merkezi değil yatayda üretildiği bir düzendi. Bu bana, Hz. Peygamber’in Medine Vesikası’ndaki toplumsal yapıyı hatırlattı: Otokratik değil, katılımcı. Hiyerarşik değil, dayanışmacı.

Benim için devlet, eğer adaleti tesis etmiyor ve halkı özgürleştirmiyorsa, yıkılmalıdır. Proudhon bunu yıllar önce kendi lisanıyla haykırmıştı. Ben bugün onun sesine kendi sesimi katıyorum.

4. Emek, Onur ve Karşılıklı Yardımlaşma

Proudhon’un fikirlerinde beni en çok etkileyen şey, emeğe verdiği değer oldu. O, üretimi kutsallaştırmadı ama emeği onurlandırdı. “Karşılıklı mübadele” ilkesini savunurken, piyasa ekonomisini bir rekabet alanı değil; işbirliğinin zemini haline getirmeyi önerdi.

Ben de inanıyorum ki: İnsan alın teriyle özgürleşir. Kimse bir başkasının emeğinden çalarak zenginleşmemeli. Bu yüzden faizli kredilere, tefeciliğe, rantçılığa karşı Proudhon’un geliştirdiği “halk bankası” ve “emek kredisi” gibi çözümler bana asla yabancı gelmedi. Aksine, bunları İslâm'ın iktisadî ahlâkına çok yakın buldum.

Kapitalizme karşıyım ama tembelliğe de. Emek kutsaldır. Ve Proudhon bana bunu yeniden öğretti: İnsan üretmeli, paylaşmalı ve kimse kimseye kul olmamalı.

5. Bütün Farklara Rağmen, Teşekkür Ederim

Ben Proudhon’u bir kardeş gibi göremem; iman çizgimiz farklı, âhiretimiz ayrı. Fakat ona düşmanlık da edemem. Çünkü onun kaleminde adalet vardı. Çünkü o, zulmü yalnızca tanımadı, ona kafa tuttu. Bu başlı başına bir saygıyı hak eder.

Belki cennette birlikte olmayacağız. Belki onun defteri şirkle doludur. Ama ben burada, bu dünyada onun fikirlerinden öğrendim. Ve bunu saklamayacağım. Onun kalemi, bana İslâm’ı daha bilinçli savunmayı öğretti. Onun anarşizmi, bana devletin değil, cemaatin kıymetini hatırlattı.

Ey Proudhon…
Sen benimle aynı secdeye kapanmadın.
Ama bazen, aynı zulme karşı diz çökmemek için aynı safta durduk.
Sana dua edemem, ama teşekkür ederim.
Çünkü senin arayışın, beni kendi hakikatime daha güçlü bağladı.


Yazdıklarımı, hayatımın anlamı Elif Canpolat’ıma armağan ediyorum.
Keşke aramızda uzak mesafeler olmasaydı şimdi.
Ama merak etme; yıllar geçiyor, benim sana ulaşabilmem için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Tevhidi Agorizm için tasarı (manifestom için bir prototip)

  ↪Tevhîdî Agorist İslami İdeoloji Tasarımı 1. Temel Felsefe ve İdeolojik Kökenler Tevhîd (Allah’ın Birliği): İdeolojinin temelini sadece A...